4 Şubat 2008 Pazartesi

Şeker Hastaları ve Diyet Şeker hastaları beslenmelerine niçin dikkat etmelidirler?
•Hastalar beslenmelerine dikkat etmediğinde insülin veya ağızdan alınan şeker düşürücü ilaçlar kan şekerini bazen çok düşerek zararlı sonuçlar doğurabildiğinden, bunları önlemek için.
• Hayat sürelerini uzatmak için,
• Kan yağlarının yükselmesini önlemek için,
• Şeker hastalığı nedeni ile oluşabilecek diğer hastalıkları önlemek için
• Yaşam kalitesini arttırmak için.
Şeker hastalarında beslenme farklılık gösterir mi?
• Şeker hastalarının diyeti, diyetin temel ilkeleri aynı olsa bile kişiye özeldir. Çünkü, her kişinin beslenmesini etkileyen temel özellikler (boy uzunluğu, vücut ağırlığı, ideal ağırlık, fiziksel aktivite, sosyoekonomik düzey, kan şekeri oranı, verilen ilaç ya da insülin tedavisi gibi) birbirinden farklıdır.
• Şeker hastası diyeti her hasta için özel olarak bir diyetisyen tarafından hazırlanmalı, şeker hastası sadece kendisi için özel hazırlanan diyeti uygulamalıdır.
Şeker hastaları için beslenme önerileri nelerdir?
• Eğer şeker hastası kişinin vücut ağırlığı olması gerekenden fazla ise kilo vermelidir. Bunu sağlamak için, uzun süreli ve kalıcı bir şekilde kilo vermesi gerekir.
• Çok düşük kalorili diyetler, kan şeker düzeyinin aşırı düşmesine sebep olarak zararlı olacağından uygulanmamalıdır.
• Her hafta aynı kıyafetle ve aynı saatte tartılarak vücut ağırlığı kontrol edilmelidir.
Şeker hastalarında öğünler niçin önemlidir?
• Şeker hastalarında kan şeker düzeyinin normal sınırlarda tutulması için öğün sıklığı ve sayısı önemlidir.
• Besinlerin 3 ana, 3 ara öğünde tüketilmesi en uygun olanıdır. Böylelikle insülin kullanımı daha dengeli olacak ve insüline olan ihtiyaç azalacaktır.
• Üç ana öğünde (sabah, öğle, akşam) mutlaka ekmek, et, sebze grubundan besinler tüketilmelidir. Buna ek olarak meyve ve süt grubu da katılabilir. Özellikle de şeker düşürücü ilaç ya da insülin alan hastalar için ara öğünler bu tedavilerin etkisini karşılayacak enerjiyi almak önemli olduğundan gereklidir.
Şeker hastalarında besinlerin zamanında alınması niçin önemlidir?
• Şeker hastaları önerilen besinleri zamanında ve önerilen miktarlarda yemesi gerekir. Böylece şeker hastası, aşırı şeker düşmesi ya da aşırı şeker yükselmesi gibi zararlı durumlardan korunur.
• Şeker hastalarında enerji oluşumunda kullanılan en önemli besin elemanı karbohidratlar (un, nişastalı besinler, şeker vs.) dır.
• Bulgur, pirinç vb. tahıllar; nohut, mercimek vb. kuru baklagillerde ve sebzelerde bulunan nişasta daha karmaşık yapıdadır, daha yavaş sindirildiğinden kana en yavaş geçen karbohidrat türüdür. Bu olumlu özelliklerinden dolayı, karmaşık yapıdaki karbohidratların diyetle basit karbonhidratlara göre daha fazlatüketilmesi gerekir.
Şeker hastaları yağlara niçin dikkat etmelidir?
• Şeker hastalarının koroner kalp hastalıklarına yakalanma riskleri daha fazla olduğundan tüketilen yağ miktarı ve türü önemlidir.
• Yağ alımını azaltmak için içersinde et bulunan yemeklere pişirirken yağ eklenmemesi, kızartmalar ve kavurmalar yerine ızgara, fırında pişirme ve haşlamaların tercih edilmesi, salatalara yağ eklenmemesi gereklidir.
• Salatadan alınacak vitamin ve minerallerin vücutta kullanılması için yemeklerden alınan yağ yeterlidir.
• Yemekleri hazırlarken margarin, tereyağ yerine zeytinyağı ve diğer sıvı yağlar (mısır özü, ayçiçek yağı, soya yağı gibi) tercih edilmelidir.
• Kırmızı et yerine beyaz et tercih edilmeli, eğer kırmızı et tercih edilecekse yağsız kısımları alınmalıdır.
Şeker hastalarında fazla kolesterol neden zararlıdır?
• Kolesterolü yoğun besinler fazla tüketilmemelidir.
• Kolesterolün yoğun olarak bulunduğu besinler: yumurta, sakatatlar, tereyağı, yağlı peynirler ve kırmızı ettir.
• Haftada 2 yumurtadan fazlası yenilmemelidir.
Şeker hastalarında posalı yiyecekler niçin önemlidir?
• Tüketilen besinler posa yönünden yeterli olmalıdır.
• Özellikle suda çözülebilir posa olarak adlandırılan meyve, sebze, kuru baklagiller, yulaf kan şekeri düzeyini daha çok düşürdüğü için tercih edilmelidir.
• Pirinç yerine bulgur, çorba yerine aynı besine ait meyveler kabuklu tüketilmelidir.
• Besinler un formundan çok taneli tüketilmelidir.
Şeker hastalarında vitaminlerin önemi nedir?
• Şeker hastalarında özellikle

E, C ve B grubu vitaminlerin olumlu etkileri vardır.
• Her gün taze sebze ve meyve, tahıl ve et grubundan tüketilirse yetersizlik oluşmaz.
• Özellikle her öğünde C vitamin kaynağı besinlerin alınması gereklidir.
• B grubu vitaminler hap olarak alınması önerilir.
• E vitamini daha çok yeşil yapraklı bitkiler, yağlı tohumlar ve bunlardan elde edilen yağlar, fındık ve fıstık gibi sert kabuklu meyveler, tahıl taneleri ve kurubaklagillerde bulunur.
• C vitamin ise yeşil sebzeler, kuşburnu, turunçgiller, çilek ve domateste bulunur
Şeker Hastalığından Korunmak İçin Yapılması Gerekenler
• Hekiminizin diyet, egzersiz ve ilaç önerilerini aynen uygulayın.
• Kan şekeri düzeyinizi düzenli olarak ölçün veya ölçtürün ve kaydedin.
• Sigara içiyorsanız bırakın.
• Diyabetin uzun dönemde ortaya çıkan komplikasyonları konusunda mümkün olduğunca fazlaca bilgi edinin.
• Sık sık tansiyonunuzu kontrol edin; yüksekse düşürmek için ne yapmanız gerektiğini öğrenin ve verilen tedaviyi aynen uygulayın.
• Her yıl tam bir göz muayenesinden geçin.
• Böbrek hasarına ait belirtiler açısından kanınızda ve idrarınızda gerekli testleri yaptırın. Sonuçların ne anlama geldiğini, böbreklerinizi korumak için neler yapmanız gerektiğini öğrenin.
• Kan yağlarınızı ölçtürün; yüksekse nasıl düşürüleceğini öğrenin ve verilen diyet, egzersiz ve tedaviyi aynen uygulayın.
• Sinir hasarına ait yakınmalar (el ve ayaklarda karıncalanma ve yanma hissi, his azalması gibi) varsa, doktorunuza mutlak söyleyin.
• Ayaklarınızı ve derinizi hergün kontrol edin. Herhangi bir sorun varsa, hemen tedavi edilmesini sağlayın.
• Gebe iseniz veya gebe kalmayı planlıyorsanız hemen doktorunuzu görün. Kan şekerinizin gebelik öncesinde ve sırasında normale yakın değerlerde devam ettirilmesi hem sizin, hem de bebeğinizin karşılaşabileceği riskleri azaltır.
Gebelik ve Diabet
Gebelik doğal bir olay olmasına karşın gebelik sürecinde anne ve bebeğin sağlığını tehlikeye sokabilecek birtakım olaylar gerçekleşebilir. Normal seyreden gebeliklerde bile anne adayının vücudunda meydana gelen bazı istenmeyen değişiklikler, anne ve bebeğin yaşamını tehdit edebilir. Bu nedenle anne adayları gebelik öncesinde gerek vücudun böbrekler, karaciğer, solunum sistemi, kalb ve damar sistemi, kan şekerini ve kan yapısı gibi temel fonksiyonları ve gerekse de özellikle düşüklere ve sakat bebeklere neden olabilen toksoplazma, herpes (uçuk), kızamıkçık, ve benzeri virütik hastalıkar açısından sıkı bir tıbbi kontrolden geçmeli, ve bir sakınca yoksa öyle gebeliğe karar verilmelidir. Aksi taktirde bu sorunlar anne adayını ve hiçbir şeyden haberi olmayan bebeği zor durumlara sokar, hatta ölümlerine yol açabilir !

Bu nedenle gebelikler kazara değil planlanarak, olmalı diyoruz, “aile planlaması” diyoruz. Böylece doğum öncesinde anne adayında ortaya çıkabilecek sorunlar saptanır ve tedavi edilebilir.

Anne adayı daha önceden tamamen normal olsa da gebelik nedeniyle ortaya çıkabilecek problemlerin başında şeker hastalığı (diabet) gelir. Diabetes mellitus (şeker hastalığı) insulin salgılanması ve/veya insulin etkisindeki eksiklik sonucunda ortaya çıkan vücudun temel yapı taşları olan ve gıdalarla alınan karbonhidrat, yağ ve protein kullanımındaki bozuktur. Dünya Sağlık Örgütü diabeti 3 sınıfta toplamıştır. Bunlar diabetes mellitus, bozulmuş glikoz toleransı ve gebelikte ortaya çıkan diabettir. Gebelikte ortaya çıkan diabet gebelik öncesinde aşikar olmayan belirti vermeyen ancak gebelikle belirti veren diabet olarak tanımlanabilir. Bu hastaların daha önceden bilinen diabetleri yoktur. Gebelikte ortaya çıkan diabetlilerde doğum sonrasında glukoz kullanımı düzelebilir, bozuk veya diabetik olarak devam edebilir.

Gebeliklerin yaklaşık % 0,2 - % 0,3’ünde anne adayı daha önceden diyabet tanısı almış iken gebelikte ortaya çıkan diabetin görülme sıklığı % 1 - 4 arasında değişir. Bu oranlara göre Türkiye’de 15 ile 75 bin diyabetik anne bebeği doğduğu anlamına gelmektedir. Dünyada ise günde 135 bin gebeliğin gebelikte ortaya çıkan diabet ile birlikte olduğu bilinmektedir. Görüldüğü gibi hiç de küçümsenecek bir durum değil !

Gebelikte ortaya çıkan diabetin tanısı için 24-28. gebelik haftasında bütün gebelere tarama amaçlı 50 gr. glukoz testi yapılmalıdır. Gebelik kontrolleri sırasında annelerin riskleri belirlenmeli ve oluşabilecek komplikasyonlar yönünden anneler uyarılmalıdır.

25 yaşından küçük olanlarda, normal kiloya sahip olanlarda, ailede diabet öyküsü bulunmayanlarda, daha önceki gebeliklerinde herhangi bir sorun yaşamamış olanlarda gebeliğe bağlı diyabet daha az görülür.

Şişman gebeler, daha önceki gebeliklerinde diabeti olanlar, ailede diabet öyküsü bulunanlar, yaşlı anneler, tekrarlayan düşükleri olanlar, izah edilemeyen anomalili bebek doğuranlar, tekrarlayan vajinal ve üriner enfeksiyonu olanlar ve bebeği normalden iri (4500 gr’ ın üzerinde bebekler) olanlarda daha diabet gelişme riski yüksektir. Bu nedenle önceki gebeliklerinde 4500 gr’ın üzerinde doğum yapanlara ise tanısal amaçlı oral glukoz tolerans testi uygulanmalıdır. Gebeliğe bağlı diabet ile annenin hastalıkları ve bebeklerin hastalıkları ve ölümleri arasında yakın bir ilişki vardır.
Gebeliğe bağlı diabette, bebekte aşırı irilik, yeni doğan yani hemen doğum sonrası bebekte kan şekeri düşüklüğü, kan hücrelerinde bozukluk ve sarılık riski artar, gebeliğe bağlı yüksek tansiyon daha sık görülür, bebeğin rahimde içinde bulunduğu sıvı olan amniyon sıvısındaki artış ve buna bağlı ters gelişlere sık rastlanılır. Bu nedenle bu hastalarda doğum daha çok sezaryen ile gerçekleştirilmek zorunda kalınabilir.

Gestasyonel diabet öncelikle diyet yani beslenmenin düzenlenmesi ile tedavi edilmelidir. Diyet % 50 - 55 karbonhidrat, % 30 yağ ve % 20 protein içermelidir. Günlük alınması gereken kalori miktarı ise gebelik öncesindeki ideal kiloya göre hesaplanır ve kilo başına 30-35kcal’dır. Bunun düzenlenmesini diyetisyenler yapar. Şişman hastalarda kalori miktarı daha da düşürülebilir. Diyet tedavisinde amaç kilo kaybı ile insüline olan doku cevabını artırmaktır. Hastaların bu dönemde demir ve kalsiyum ihtiyaçları karşılanmalıdır. Hastalar günlük aktivitelerine devam etmeli, egzersiz ve yürüyüşlerle kilo vermeye çalışmalıdır. Eğer diyet ve egzersizlerle kan şekerleri normal seviyelerde tutulamıyorsa (açlık kan şekeri <105mg/dl, tokluk kan şekeri < 120 mg/dl olmalıdır) tıbbi tedavi uygulanma gerekliliği vardır. Ağızdan alınan antidiyabetik ilaçlar muhtemel teratojenik etkileri nedeniyle tercih edilmedikleri için bu hastalara insulin tedavisi uygulanır.

Gebelikleri sırasında diabet tanısı alan hastalar doğumdan sonra da izlenmelidir. Doğumu takiben 6-8. haftalarda 75 gr lık glukoz tolerans testi ile kalıcı diabetin oluşup oluşmadığı tesbit edilmelidir.

Diabeti olan anneye gelecekteki gebelikler için tavsiyede bulunulmalıdır. En yaygın olarak mekanik engel oluşturan yöntemler kullanılabilir. Bunun yanında düşük doz oral kontraseptifler de kullanılabilir. Bu ilaçlar kullanılmaya başlandıktan sonra kan şekerleri yakından takip edilmelidir. Eğer hasta doğurganlığını tamamlamışsa tüp ligasyonu (rahim kanallarının bağlanarak kalıcı bir şekilde gebeliğin önlenmesi) önerilebilir.

Hanımlar unutmayınız bütün bunlar gebelik sırasında hekim kontrolleri ile tanınır ve takip ve tedavisi yapılır. Bu nedenle gebelerin sadece kendileri için değil, henüz doğmamış bebekleri için de en yakınlarındaki sağlık kurumlarından düzenli gebelik muayenelerini yaptırmaları gereklidir. Ana Çocuk sağlığı merkezleri, sağlık ocakları gibi merkezlerde bu taramalar yapılabilmekte, ille de hastanelere gitmek gerekmemektedir.

Bebeğiniz ve kendiniz için gebelik öncesi ve gebelik sırasında düzenli kontrollerini yaptırın, yaptırmayanları da uyarın lütfen...

İnsülin nedir? & İnsülin Tipleri
Insülin, pankreasta üretilen ve şekerin hücrelere girmesini sağlayan bir hormondur. Insülin yetersizliği veya etkisizliği bir yandan hücrelerin şekeri enerji kaynağı olarak kullanımasını engellerken, diğer yandan da kan şekerinin yükselmesine (hiperglisemi) neden olur. Bu durumda, hücreler enerji gereksinimlerini başka yollardan karşılamaya başlarlar. Bu esnada oluşan metabolik artıklar ve yüksek kan şekerinin doku proteinleri ile birleşmesi, hastalığın yol açtığı bir çok bozukluklardan sorumlu tutulmaktadır.
İnsülin Tipleri
1.) KISA ETKİLİ
Humalog
Regüler
Semilente
2.) ORTA ETKİLİ
NPH
Lente
3.) UZUN ETKİLİ
Ultralente
Protamin çinko

Hiç yorum yok: