13 Şubat 2008 Çarşamba

tatlıya duyulan aşk; çikolata

İnsanların bu kadar tutkuyla sevdiği çok az yiyecek vardır. Bir çok şekerin ya da tatlının “tatlılığına” duyulan aşkın ötesine geçen bir tutku bu. Çikolata farklıdır. Gerçek bir çikolata sever için yalnızca çikolata hakkında düşünmek bile bir zevk kaynağıdır. Çikolata yemenin en zevk veren etkilerinden biri, pek çok kişinin yedikten sonra yaşadığı “iyi hissetme” durumudur. Çikolata bilinen 300’den fazla maddeyi içerir. Bilim adamları, çikolata tüketmenin bazı zevk veren etkilerini araştırmaya devam ediyor.


Çikolatanın tarihini anlatan çoğu kaynakta Aztek Medeniyeti'nin bir ürünü olduğundan bahsedilse de bu bir yanılgı. Zira İspanyolların yeni dünyadan Aztekler'den alıp eski dünyaya getirdiği bu içecek (evet içecek) Orta Amerika'da Aztek'lerden önce yaşamış medeniyetlerin de içeceğiydi.

Çikolatanın öyküsü, İ.Ö 1500 civarında Meksika Körfezi'nde yer alan Yucatan Yarımadası'nda başlar. O tarihlerde bu coğrafyada Olmek'ler yaşamaktaydı. Onlardan bu güne granitten dev kral başları kalmış bir de mısırı haşladıktan sonra kurutup öğütme teknolojisi ve son olarak da telaffuz edildiği şekli ile yazarsak “kakawa” kelimesi. Ama o dönemde kakao içkisinin kullanımını kanıtlayacak bu kelimeden başka herhangi bir arkeolojik buluntu şimdilik yok.

Olmek'ler İ.Ö 400'e kadar bölgedeki hakimiyetlerini sürdürmüşler ancak sonraları İzapan Medeniyeti denen Maya'lara geçiş süreci yaşanıyor ve kakawa, “kakao” oluyor. İ.S 250'de Klasik Maya dönemi başlıyor ve 9. yüzyıla kadar devam ediyor. İşte 1950 yılında Yuri V. Knorosov, bu dönemden kalan Dresden ve Madrid kitaplarının şifresini kırıyor. Bu kitaplarda kakaonun Maya'ların güncel hayatındaki yeri belli olduğu gibi fonetik olarak yine bu içkiye “kakaw”, kakao denildiği ortaya çıkmakta.

Kakao ile ilgili en eski arkeolojik bulgu Meksika ile Guatemala ve Belize sınırına yakın bir yerde olan Blue River (Mavi Nehir) kazısında, mezarda bulunmuş olan bir vazodur. Bu vazonun içinde kakaodan hazırlanmış bir içkinin tortuları bulunmuştur. Vazonun dış yüzeyinde de iki fonetik sembol yer almaktadır. Kakaw veya kakao. Bu vazonun çıktığı mezarın bir din adamına ait olduğu bilgisi de eklendiğinde o zamanlar kakao içkisinin yalnızca aristokrat içeceği olmayıp aynı zamanda dini öneme sahip bir içecek olduğu anlaşılıyor.

Cennetten gelen kakao
Christopher Colombus, kakao ile temas eden ilk Avrupalıdır. 15 Ağustos 1502’de Amerika’ya dördüncü ve son yolculuğunda Colombus ve tayfaları, şimdi Honduras olan kıyıdan uzak bir adanın yakınlarında büyük, içi oyulmuş kütükten yapılmış bir kano ile karşılaşırlar. Kano, o zamana kadar İspanyolların gördüğü en büyük yerel taşıma aracıdır. “Bir kadırga kadar büyüktür” ve kakao taneleri de dahil satılacak yerel ürünlerle doludur.

Colombus tayfasına araca ve içindekilere el koymasını söyler. Daha sonra bu karşılaşmayı Colombus’un oğlu Ferdinand şöyle yazar. “Bu bademleri (kakao tanelerini kastederek) çok değerli bir şeyi tutar gibi tutuyorlardı. Bu bademlerin birinin düşmesi durumunda hepsinin sanki bir gözü düşmüşçesine almak için eğildiklerini gördüm.”

Amerika keşfedilmeden önce kakao taneleri o kadar değerliymiş ki para yerine kullanılırmış. 10 kakao tanesine bir tavşan, 100 kakao tanesine bir köle, 3 kakao tanesine bir hindi yumurtası satın alınabiliyormuş. Aslında Orta Amerika’nın bazı bölümlerinde kakao taneleri geçen yüzyıla kadar para olarak kullanılmaya devam ediliyordu.

Aztekler bölgede Toltek'lerden 12.yüzyılda aldıkları yönetim sorumluluğunu 1521 yılındaki İspanyol hakimiyeti altına girdikleri güne kadar devam ettirmiş. Aztekler'e göre kakao tohumları cennetten gelmişti ve bu yüzden de kakao ağacı güç ve bilginin simgesiydi. Kakao içenlerin akıl sahibi olacağına inanılırdı.

17. yüzyıla kadar kakao ağacı yalnızca Amerika'da da ekiliyordu. Karaib Adaları, feci bir kasırga tüm ağaçları yere indirene kadar, hızla gelişen kakao endüstrisinin merkeziydi. Kolomb'un İspanya Kralı Ferdinand ile Kraliçe Isabella'nın tahtlarının önüne serdiği eşsiz hazinelerin arasında çikolatanın başlıca maddeleri de vardı. Bunlar arasında bir kaç tane kahve renkli, fasulye tanesine benzeyen ve aslında pek de bir şeye benzemeyen taneler de bulunuyordu. Bunlar aslında kakao ağacı tohumlarıydı ve günümüzdeki çikolata ve kakaonun da kaynağıydı. İspanyol Kral ve Kraliçe bu tohumların önemini asla kavrayamadılar. Bunu ilk anlayan, kakao tohumlarının ticari potansiyelini ilk gören, büyük İspanyol kaşif Hernando Cortez oldu.


Tanrıların yemeği

Meksika'yı keşfi sırasında Cortez, Aztek Kızılderilileri'nin kakao tohumlarıyla, 'sıcak içecek' anlamına gelen "chocolatl" adlı bir içecek hazırlayıp içtiklerini gözlemledi. Bütün saygın rolüne karşın İmparator'un verdiği chocolatl hayli tatsızdı. Cortez ve arkadaşları şekerlendirmek suretiyle damak tatlarına daha uygun bir hale getirdiler chocolatl'ı. İspanya'ya götürülen içecek yaygın kabul gördü. İnsanlar tarçın ve vanilya gibi bir çok yeni madde ekleyerek içeceği hayli değiştirdiler.

Bu haliyle içecek, İspanyol aristokrat sınıfı arasında sıkı hayranlar kazandı. İspanya, denizaşırı kolonilerinde kakao tarımını yaygınlaştırmaya girişti. Bu da ülke için oldukça kârlı bir işe dönüştü. İspanya yaklaşık bir asır süresince Avrupa'dan bu işin nasıl yapıldığını büyük bir başarıyla saklamayı da başardı.

Seri üretim ile çikolata her yerde

Kakao üretimi işini yürüten İspanyol din adamları sonunda sırrı açıkladılar. Bu aşamadan sonra, bu, sağlık açısından da yararlı besinin Avrupa'ya yayılması çok fazla sürmeyecekti. 1657'de İngiltere'de sadece çikolata servisi yapan yerler açıldı.

Ardından üretime makineler girdi. Seri üretimde hız, kakao tohumlarının öğütülmesinde buharlı makinelerin kullanılmaya başlamasıyla büyük bir ivme kazandı. 1730'lara gelindiğinde seri üretime geçildi ve çikolata pahalı bir besin olmaktan çıkıp herkesin mali gücünün yetebileceği bir lezzet haline geldi. 1828'de, kakao presi hem fiyatların iyice gerilemesini hem de kakao yağının içecekten ayrılmasını sağladığından lezzetin artmasını sağladı.


çikolatanın sihirli dünyası...


çikolata hakkında bilmediklerimiz


Tadına doyum olmaz, bu nedenle de yemekten asla vazgeçmeyiz. Ama hep bir sıkıntı duyarız: Çünkü bize "Çikolata sağlığa zararlıdır" diye öğretmişlerdir. Oysa bilim adamlarının yaptığı son araştırmalar, tam tersi sonuçları ortaya koyuyor. Çikolata neredeyse her derde deva. İnanması zor ama, dişleri de çürütmüyor, tam tersi çürümesini bile önleyebiliyor. Sorun yalnızca hangi tür çikolata yiyeceğimizi bilmiyoruz.

Beyin mutlu oluyor;

Middlesex Üniversitesi uzmanlarından Dr. Neil Martin'in yaptığı araştırma sonuçlarına göre, çikolatanın kokusu bile insanı baştan çıkartıyor. Çikolata, beyni rahatlatıp gevşetiyor, mutluluk veriyor. Çikolata, beynin "Endorfin" salgılamasına neden oluyor. Bu salgı, mutluluk duygusu duymamızı sağlıyor.

Fazlası uyuşturuyor;

Eğer bir oturuşta bir kilo çikolatayı bitiririm diyenlerdenseniz,uyuşturucu madde almaya hazır olun. Çünkü bu miktarda çikolatanın içindeki maddeler, insanda marijuana içmiş gibi bir etki yapıyor.

Kalsiyum ve demir;

Çikolata aynı zamanda çok besleyici. İçinde büyük oranlarda magnezyum,demir ve kalsiyum var. Küçük bir parça çikolata, almamız gereken bu maddelerin en az 5'te birini içeriyor.

Antioksidan maddeler;

Son araştırmalar, çikolatanın farklı bir özelliğini daha ortaya çıkarttı. Kaliforniya Üniversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre 50 gramlık bir çikolata ya da iki kaşık şekerle karıştırılmış bir bardak kakao, bir kadeh kırmızı şarap içinde bulunan antioksidanlara eşdeğerde kimyasal madde içeriyor. Bir başka deyişle çikolata kalp krizi ya da beyin kanamasını önlüyor.

İnsan ömrünü uzatıyor;

Harvard Üniversitesi'nde 8 bin erkek üzerinde yapılan araştırma,çikolatanın ömrü uzattığını da ortaya koydu. Çikolata yiyenlerin ömürlerinin en az bir yıl uzadığını belirten uzmanlar, bunu içindeki antioksidan maddelere bağlıyor.

Kalbe faydalı yağ;

Çikolatanın içindeki yağ, üç kaynaktan geliyor. Kakao yağı, bitki yağları ve süt içindeki yağlar. Kakaonun içindeki "stearic asit" içeren yağ bir çeşit doymamış yağ. Doymamış yağların da sağlığa ve özellikle kalbe zararlı olduğu bilinir. Ancak kakao içindeki stearic asit, vücuda girince "oleic asite" dönüşüyor. Aynı zeytinyağı içindeki oleic asit gibi. Bu yağ türü de kalbe çok faydalı.

Migrenliler dikkat;

Migren hastalarına çikolata pek yararlı değil. Çünkü migren hastaları "phenolsuphotransferase" adlı bir enzim yetersizliği nedeniyle ağrılar içinde kıvranırlar. Çikolata ise, damarları açarak bu enzimin daha çok tüketilmesine yol açar. Çikolata normal insanlara çok yararlıdır ama migrenliler kesinlikle uzak durmalı.

Dişleri çürütmez;

Çikolatanın dişleri çürüttüğü önyargısı vardır. Oysa araştırmalar tam tersini gösteriyor. Kakao içinde bulunan bir bileşim, diş çürümesini engelliyor. Kakao içindeki bu bileşim dişi kaplıyor ve dışarıdan gelecek bakterileri engelliyor. ABD'li bilim adamlarının yaptığı araştırmalar çikolatanın kalp hastalıklarına karşı koruma görevi gören maddeler içerdiğini ortaya koydu. ABD'de bulunan California Üniversitesi doktorları çikolatadan başka meyve ve sebzelerde de bulunan "procyanidin" maddesinin koroner kalp rahatsızlıklarına karşı koruyucu bir görevi olduğunu belirtti.

Araştırma için on sağlıklı deneğe değişik zamanlarda içinde hem yüksek hem de düşük oranda "procyanidin" bulunan birkaç türde çikolatalar yedirildi.

Çikolotayı yedikten iki saat sonra deneklerin metabolizmaların yapılan araştırmalar "procyanidin" maddesinin 20 kattan daha fazla olduğunu ortaya çıkardı.

Araştırma, çikolatayı yiyen kişilerin kanlarında serum leukotriene maddesinde ciddi bir düşük olduğunu da gösteriyor. Böylece kanda bulunan plaketler yapışarak kan pıhtılaşmasını da önlüyor. Uzmanlar, kalp hastalıklarından korunmak isteyenlerin, düzenli olarak belli bir miktarda çikolata tüketmelerini öneriyor.

Çikolata seyyar bir eczane gibi...

Çikolata, insanların yerken beslenme değerini düşürmedikleri nadir gıda maddelerinden biri. Çok basit anlamda "sevildiği" için yenen çikolata aynı zamanda hediye özelliği de taşıyor. Yapılan birçok incelemede çikolatanın sayısız faydalarının bulunduğunu ortaya koyuyor.

İnsanlar kendi sevdikleri kadar, sevdiklerine de ikram etmek isterler çikolatayı. Dolayısıyla psikolojik özelliklerinin yanısıra tadı ve lezzeti de çikolatayı fazlaca tüketilen bir gıda haline getiriyor. Özellikle öğünler arasında atıştırıldığından bu durum, çikolatayla fazla kilolar arasında doğrudan bir bağlantı olduğu kanaatini oluşturuyor. İngiliz Ulusal Gıda Araştırmaları ve New Grubb'un 1996'da İskoçya'da yaşayan kadınların çikolata tüketim sıklıkları ve fazla kiloları gösteren BMI değerler arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yaptıkları çalışmada bu iki değer arasında belirgin bir fark olmadığı saptanıyor. Aynı araştırma 10-15 yaş arası kız ve erkek çocuklar üzerinde de gerçekleştiriliyor ve sonucun yine aynı doğrultuda olduğu belirleniyor.

Hastalıklara karşı kalkan;

Canınız durmadan çikolata yemek istiyorsa, beyniniz sizi bir konuda uyarmak istiyor demektir. Araştırmalar, tatlı yiyeceklerin depresyonu giderici özellikler taşıdıklarını göstermekte. İngiltere'de Middlesex Üniversitesi'nde nöropsikolog olan Dr. Neil Martin, "Bir çikolata, seyyar bir eczane gibidir. Adını bile bilmediğiniz bazı önemli kimyasal maddeler içerir. Çikolatayı koklamak bile insanı rahatlatır" diyor.Dr. Martin, başka yiyeceklerin kokuları üzerinde deney yaptıklarını fakat hiçbir kokunun insanı çikolata kokusu kadar etkilemediğini de belirtiyor.
California Üniversitesi'nde de araştırmacıların çikolata konusunda yaptıkları araştırmalardan ilginç sonuçlar almışlar.
Bilim adamlarına göre çikolatada bulunan ve "catechin" adıyla bilinen antioksidanlar kansere ve kalp hastalıklarına karşı korunmayı sağlıyor.
Antioksidan maddeler aynı zamanda da çayda da bulunuyor. Dolayısıyla sağlığımızı korumak için bol çikolatalı pastayla bir fincan çaya ihtiyacımız olacak.
Ulusal Halk ve Çevre Sağlığı Enstitüsü tarafından yapılan ve Avrupa Birliği tarafından desteklenen araştırmalarda, bu maddenin çikolatada çayınkinden dört kat daha fazla olduğu, en fazla da siyah çikolatada bulunduğu belirtiliyor.


Üretimde ileri teknoloji;


Çikolatanın gıda maddeleri içinde ve özel bir yerinin olmamasınınsebeplerinden biri, elde tutulduğunda, yani vücut sıcaklığında erimeden dayanabilmesi ve ağıza alındığında hemen eriyerek, o sevilen ve ferahlatıcı tadı vermesi.


Çikolata diş çürümelerini engelleyebilir mi?


Japon araştırmacılar, çikolatanın diş çürümelerini engelleyebileceği ve dişte oyukların açılmasının önüne geçilebileceğini belirtti. New Scientist dergisinde yayınlanan araştırmada, çikolata karışımının ana maddesi olan kakao tohumunun bazı kısımlarının ağızdaki bakterilerle mücadele ettiği bildirildi. Diş plağındaki bakterilerin şekeri, diş yüzeyini eriten asitlere dönüştürmesi, dişlerde oyukların meydana gelmesine neden oluyor.Japonya'nın Osaka Üniversitesi'nden Takashi Ooshima ve araştırma ekibi, (çikolata üretiminde genellikle kullanılmayan) kakao tohumu kabuğunun (CBH) güçlü bir anti-bakteriyel kaynak olduğunu ortaya çıkardı. Ooshima, dergiye yaptığı açıklamada, "Gargara ve diş macunlarında CBH özünü kullanmak mümkün olabilir" dedi. Ooshima, bu tohum kabuğunun, çikolatanın dişler için faydalı hale getirilmesine yönelik kullanılabileceğini kaydetti. Japon araştırmacılar, sularına CBH ekleyen kobay farelerin dişlerinin daha sağlıklı olduğunu belirterek, elde ettikleri bulguları insan dişinde denemeyi planladıklarını bildirdi. Londra'daki King's and St. Thomas Diş Enstitüsü'nden David Beighton, kakao tohumunda bulunan aktif maddelerin diğer bazı bitkilerde de bulunduğunu kaydetti.


Çikolata hakkında bilmediklerimiz;


* Bir dilim çikolata kalsiyum ihtiyacını karşılıyor.

* Çikolata da sigara veya alkol gibi alışkanlık yapıyor, ancak bu alışkanlığın kalori dışında bir zararı yok.

* İçinde bulunan kakao, beyinde bulunan bazı kimyasal maddeleri harekete geçiriyor.

* Bazı çalışmalar çikolatanın, cildi güzelleştirdiğini göstermiştir.

*Çikolata, vücudun bağışıklık sistemini harekete geçirir. Vücudu sakinleştirici özelliğinden dolayı hormonların ve enzimlerin düzgün çalışması, bağışıklık sistemine de yararlı olmaktadır. İşe gitmeden önce çikolata koklayın. Bu sizi rahatlatacak miktarda mutluluk hormonu,seratonin ve noradrenalin salgılamanızı sağlayacaktır.

Hiç yorum yok: